Tüm erkek nüfusunda %1, kısırlık nedeniyle araştırılan çiftler de ise %10-15 oranında azoospermi görülür, yani tahlillerde ölü ya da canlı hiç sperm hücresi bulunmaz. Ancak bir kısım olguda ise detaylı olarak incelendiğinde, az sayıda da olsa olgun sperme rastlanabilmektedir. Buna “kriptozoospermi” denilir. Kriptozoospermi tedavi ile düzeltilemiyorsa tüp bebek önerilir. Üretimi ileri derecede azalmış spermlerin fonksiyonlarının nasıl etkileneceği halen araştırma konusudur. Acaba tahlillerde çok az sayıda bulunan spermler tüp bebek sonucunu nasıl etkiler? Ya da, tüp bebek sırasında embriyo biyopsisi yapıp bunu genetik incelemeye gönderdiğimizde şayet olumsuz bir netice gelirse bunun nedeni sperm midir?
Kriptozoospermi döllenme şansını azaltır
Sayısı çok düşük spermlerle tüp bebek yapıldığında gebeliğe engel teşkil edip etmeyeceği konusu henüz tam olarak aydınlatılmış değil. Örneğin ileri yaş erkeklerde sperm kalitesi bozulmasına rağmen, bunun gebelik şansını ortadan kaldırmadığı da bilinmekte. Yakın tarihli bir araştırmada tüp bebeğe giren binin üzerinde çiftin sonuçlarına bakıldığında, sperm değerleri ne kadar bozuksa, yumurtada döllenme şansının da o kadar düştüğü ortaya çıktı. Bunlarda embriyo gelişimi de bozulmakta, daha beşinci güne varmadan canlılığını kaybetmekteydi. Ancak çarpıcı olarak, sperm değerlerindeki düşmenin embriyonun genetik yapısında bozulma riskini artırmadığı da görüldü. Diğer bir ifadeyle, PGT dediğimiz embriyo biyopsilerinin genetik inceleme sonuçlarının normal ya da bozuk gelmesi, sperm değerlerinden etkilenmemekte.
Prenatal genetik tanı (PGT)
Tüp bebek sırasında embriyolar daha anne adayına transfer edilmeden FISH tekniği ile ya da Yeni Nesil Dizileme (NGS) yöntemi ile analiz edilerek kromozom sayısı ve yapısı incelenebilmektedir. Normalde erkek ve kadından gelen 23’er kromozom eşleşerek, 46 kromozom ile doğacak çocuğun genetik yapısını oluşturur. Buna öploidi diyoruz. Ancak kromozomlardan bir ya da daha fazlası sayıca eksik ya da fazla olursa ortaya çıkan anöploidi dediğimiz bu durum normal değildir ve sağlıklı bir embriyo gelişimini bozar. Diyelim 21 numaralı kromozomdan iki kopya yerine bir tane bulunuyorsa bu monozomi 21; 3 tane ise trizomi 21 olarak ifade edilir. Bazen bunlar çok sayıda kromozomu etkileyebilir ki buna mozaik embriyo adı verilir. İşte bu şekilde embriyolar genetik incelemeye alındığında, öploidi ya da anöploidi gelmesi ya da öploidi olup da eşine transferi yapıldığında gebeliği sağlama durumu sperm sayısının azalmasından etkilenmemekte. Gebelik olsa bile çocukta gelişecek anomalilerle de bir ilişkisi gösterilemedi. Burada önemli olan 2 faktör var; kadının yaşı ve embriyonun sağlıklı olması. Şayet embriyo sağlıklı ise ve genetiği normalse, sperm sayısı ne kadar düşük olursa olsun çocuk için bir risk taşımamakta. Ama kadın yaşı 35’in üzerine çıktığında bu risk de artmakta.
Önce doğru tanı konmalı
Bütün bunlardan çıkarılacak sonuç; sperm kalitesinin, döllenme olması ve embriyonun 3. hatta 5. günde blastosist evresine kadar ilerlemesini önemli derecede belirlediği ama bir kez blastosist evresine ulaştıysa, embriyoda veya bebekte genetik bir anomali gelişmesiyle ilgisi bulunmadığıdır. Ancak bu bahsedilenler sadece sperm sayısını ilgilendirmekte olup, spermin kalitesini belirleyen başka faktörler de vardır, bunların bozuk olması da gebelik başarısısın önemli derecede etkileyebilir.
Netice olarak, tüp bebek başarısız kaldığında bunun döllenme, embriyo gelişimi ya da anneye transferinden sonra gebeliğin devamı aşamalarından hangisiyle ilgili olduğunun belirlenmesi ve buna göre sperm yönünden gerekli tedbirlerin alınması, daha sonraki tedavi planının yapılmasında yönlendirici olabilir.
Bu yazı https://www.hurriyet.com.tr/aile/ sayfasında yayınlandı.
Resim: https://openclipart.org