Karlı kış günlerinin en karakteristik hayallerinden birisi de hiç kuşkusuz bir fincan sıcak çikolatadır. Her zaman ulaşmak mümkün olmayabilir, ama en azından hayali bile içimizi ısıtmaya yeter. Her ne kadar çikolata bir keyif yiyeceği gibi görülse de içeriğindeki maddelerin birçok rahatsızlığın hafifletilmesinde faydalı olduğu da gösterilmiştir. Örneğin romatizması olanlarda eklem ağrılarını hafiflettiği ya da yüksek tansiyonlu hastalarında kan basıncını düşürdüğü yönünde bilimsel araştırmalara sık rastlıyoruz. Çikolatanın bir diğer ilginç özelliği ise sperm kalitesi üzerindeki olumlu etkileridir.
Çikolatanın faydası içeriğindeki kakaodan gelir. Çünkü kakaoda, fenolik antioksidanlar olarak bilinen flavonoidler ve proantosiyanidin gibi oksidatif strese karşı güçlü koruyucular bulunmaktadır. Oksidatif stres ise özellikle son 10 yıl içinde değişen çevre şartları neticesi ciddi bir kısırlık problemi olarak karşımıza çıktı. Bunun başlıca kaynağı cep telefonları, bilgisayarlar ve baz istasyonlarının yaydığı elektromanyetik dalgaların yanı sıra sigara, hava kirliliği, çalışma ortamındaki zararlı kimyasallar gibi çok sayıda etken olup, zamanla spermlerin içinde yüzdüğü sıvıda ROS dediğimiz zararlı oksijen ürünlerinin birikimine yol açarlar. İşte, DNA hasarı olarak bildiğimiz ve spermlerin ölümüne kadar uzanan bu süreçte en büyük pay, artmış ROS seviyesidir. Kakaonun faydası da yüksek antioksidan tesiriyle bu noktada karşımıza çıkmakta. Yapılan çalışmalarda, kakao tüketiminin ROS düzeyini düşürerek oksidatif stresten, dolayısıyla DNA hasarlarından koruyucu etkisi bulunduğu ortaya çıktı. Oysa yıllardır çocuk sahibi olamayan çiftlerin en ciddi sorunlarından biri artmış DNA hasarıdır. Gerek sperm sayısında ve kalitesindeki bozulmalarda gerekse tekrarlayan gebelik kayıplarında DNA hasarlarının etkili olduğu uzun süredir biliniyor. Gerçekten de yakın tarihli çalışmalarda özellikle kakao ve flavonoid içeriği yüksek olan koyu çikolata tüketenlerin DNA hasarından daha güçlü korundukları gösterildi.
Çikolatanın etki mekanizmalarından bir diğeri ise, L-arjinin aminoasitinin vücutta üretimini artırıcı özelliğinden gelmekte. L-arjinin, kısırlık yakınması olan erkeklerin reçetelerinde sık rastlanan bir ürün. En önemli özelliği ise vücutta nitrik oksit adlı moleküle çevriliyor olmasıdır. Nitrik oksit damar genişletici özelliği ile kalp-damar hastalıklarında önerilen bir tedavidir. Bunun yanı sıra antioksidan etkisiyle de erkekte üreme sağlığını düzenler. Hatta penil ereksiyonda temel aracı molekül olma özelliğinden faydalanılarak, sertleşme problemi çeken erkeklerin tedavisinde önemli bir yer edinmiştir. Nitrik oksit kaynağı L-arjinin yarı esansiyel bir aminoasit olup, hastalık durumlarında dışarıdan takviye edilmesi gerekir. O nedenle de oksidatif stresin yarattığı doku harabiyeti ortaya çıkınca L-arjinin alınması faydalı olabilir.
Ancak şunu da belirtmek gerekir; her ne kadar kakao birçok bakımdan faydalı görülse de çikolata şekliyle tüketildiğinde yoğun bir karbonhidrat yükü getirir. Bu haliyle de özellikle obezite ve diyabet hastalarının diyetinde kısıtlanmaktadır. Ayrıca, antioksidan etkisini veren flavonoidler belli bir süre geçtikten sonra vücuttan atılarak etkisini kaybeder. Dolayısıyla bunu bir ilaç gibi görmemek lazım; sadece sağlıklı, düzgün beslenme alışkanlığımız içerisinde yardımcı bir destek olabilir. Oysa flavonoidleri kırmızı pancar, kırmızı lahana, havuç, kayısı, domates, patates, soğan, patlıcan, elma, armut, şeftali gibi besinlerle de almamız mümkün.
Netice olarak, dışarıda kar yağarken camın arkasında bir fincan sıcak çikolata içmek günlük yaşantının stresine karşı iyi bir alternatif sunarken aynı zamanda baba adayları için sağladığı faydalarıyla da içinizi ısıtabilir.
Bu yazı https://www.hurriyet.com.tr/ sayfasında yayınlandı.
Resim: https://openclipart.org/