Azoospermi tedavisinde kök hücreden olgun sperm hücresi elde etme çalışmaları devam ederken, ilginç bir gelişme de laboratuvarda suni testis yapılmasında yaşanmakta. Çünkü bir kısım azoospermik erkekte sorun, testisin çeşitli hastalıklardan dolayı normal yapısını kaybetmesinden kaynaklanır. Sağlıklı bir sperm üretimi olabilmesi için testis içindeki hücrelerin birbiri ile belli bir düzen içinde konumlanması gerekir. Böylelikle hücreler arasında haberleşme ağı da sürdürülmüş olur. Aynen arabanın anahtarının kilide girmesiyle motorun çalışmaya başlaması gibi. Anahtar kilide denk gelmezse, motor da çalışmayacaktır. İşte testiste de belli hücreler yine belli hücrelerle denk gelmezse, sperm üretimi de olamaz. Buna testis dokusunun yapısında bozulma diyoruz.
Birleşik Devletler ve Kanada’dan bir grup araştırıcı, testisteki bütün hücreleri toplayıp bunları özel bir yazıcıya yüklediler. Sonra da her bir hücreyi belli bir düzen içerisinde püskürterek, aynen normal testis dokusuna benzer bir yapı oluşturmayı başardılar. İlginç olanı, yaptıkları bu yeni testiste kök hücreler normal sperm üretimini de devam ettirmekteydi. Bu, laboratuvarda geliştirilen ilk gerçek testis dokusuydu.
Burada kullanılan teknoloji, yeni tanışmaya başladığımız biyo-printer yani yazıcılardır. Aslında 3-boyutlu yazıcılara artık alıştık; çoğu ofiste küçük bir heykelin ya da eşyanın tıpkısını bu yazıcılar sayesinde kopyalayabiliyoruz. Bir zamanlar kağıttaki yazıyı ya da resmi kopyalarken şimdi eşyaları kopyalar olduk. Ancak canlı dokunun kopyalanması gerçekten hayallerimizi zorlayan bir teknolojidir. Mekanizma temelde anlaşılabilir, yazıcının mürekkep haznesine kopyalayacağınız dokunun hücrelerini dolduruyorsunuz. Sonra da o dokunun şeklini taklit edecek şekilde dışarı püskürtüyorsunuz. Araştırıcılar mürekkep haznesine testisteki sperm kök hücrelerini, bunları destekleyen Sertoli ve peritubüler hücreler ile testosteron yapan Leydig hücrelerini yüklediler. Arkasından bu hücreleri ayrıştıracak bir mikro-akışkan sistem içerisinden geçirerek dışarı püskürttüler. Böylelikle her bir hücre de kendine ait tabakayı oluşturmuş oldu. Normal testiste sperm hücreleri seminifer tubüller denilen, çok ince tüpçüklerin duvarında yerleşir ve olgunlaştıkça lümene dökülerek dışarı atılır. Yeni yazıcıda da aynı şekilde tüpçükler oluştu ve duvarında sperm kök hücreleri olması gereken yerlerde konumlandı. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra bu hücreler incelendiğinde, gayet sağlıklı çoğaldıkları ve canlılıklarını devam ettirebildikleri görüldü.
Bu tekniğin bize ne faydası olur? Diyelim iltihap ya da travma sonrasında testis hasarlanmışsa, içindeki dağılan hücreler toplanıp, sağlıklı bir testis yapmak mümkün olabilir. Veya destek hücreleri çalışmıyorsa, kişinin kendi sağlıklı sperm hücreleri başka destek hücreleri ile birlikte yeni bir testis oluşturacak şekilde kopyalanabilir. Düşünebildiğimiz kadar çok seçeneği bu teknikle hayal edebiliriz.
Elbette şimdilik sadece deney aşamasında. Günlük hayatımızda kullanılması için daha çok yol alınması gerekiyor. En başta bu spermlerin çocukta sebep olabilecekleri anomalilerin araştırılması lazım. Diğer yandan, yapay testisin nasıl uzun süre canlı tutulabileceği de çözüm bekleyen ayrı bir konu. Her ne olursa olsun, hayal edebildiğimiz her şeyin bir gün gerçekleşebileceği düşüncesi bile tedavi umutlarımızı ayakta tutacaktır.
Bu yazı https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/ sayfasında yayınlandı.
Resim: https://openclipart.org/