Çoğu bilimsel araştırma, son yıllarda sperm kalitesinde gittikçe artan bir bozulmadan bahsetmekte. Burada da çevresel faktörlerin payının ön plana çıktığını görüyoruz. Özellikle elektromanyetik dalgalar, sigara, hava kirliliği, tarım ilaçları ya da pestisitlerle uzun süreli temas gibi çok sayıda etkenin, çocuk sahibi olma şansını düşürdüğü, ya da daha geç gebe kalınmasına yol açtığı gösterildi. Bahsettiğimiz bu faktörler temelde spermin genetik malzemesini bozarak döllenme kapasitesini azaltmakta ya da gebeliğin sağlıklı biçimde sürdürülebilmesini engellemekte. Spermin genetik yapısındaki bozulma DNA hasarı olarak bilinir. Sperm hücreleri testiste olgunlaşıp yumurtaya doğru yolculuğuna başladığında çok hassas bir süreç geçirir. İşte tam bu sırada yukarıda bahsettiğimiz etkenler ortaya çıkarsa, DNA hasarı gelişir. Böyle bir spermin yumurtayı dölleme gücü önemli derecede azalmıştır.
Kısırlık nedeniyle tedaviye alına çiftlerde yapılan çalışmalarda sperm DNA hasarlarının özellikle ileri yaş kadınlarda daha önemli olduğu ortaya çıktı. Yakın tarihli bir araştırmanın sonuçları, tüp bebek yapılan 40 yaş üzeri kadınlarda şayet eşinin spermlerinde DNA hasar oranı yüksekse, embriyo gelişiminin bozulduğu, gebe kalma olasılığının yaklaşık 3 kat azaldığı, düşük olasılığının ise çok daha yüksek olduğunu göstermekte. Bunun altında yatan problem, spermdeki DNA hasarlarının yumurta tarafından onarılamamasıdır. Normalde çoğu erkekte değişik oranlarda DNA hasarları gelişebilir. Ancak böyle bir sperm yumurta içine girdiği zaman, yumurta harekete geçerek sperm genetiğindeki bu tür hasarları onarabilmekte. Oysa yumurtanın gücü zayıflamışsa bu onarımı yapamaz ve neticede embriyo gelişimi bozularak gebe kalınması da güçleşir. Kadın yaşının ilerlemesi ile yumurtanın kalitesinde anlamlı bir düşüş olduğu biliniyor, böyle bir yumurta mevcut enerjisini hasarlı spermin onarımında harcadığında embriyonun gelişimini destekleyecek gücü de azalır. Bir yandan yumurtanın zayıflaması diğer yandan sperm genetiğinin hasarlı yapısı sağlıklı bir gebelik gelişimi için ciddi risk oluşturur. Bu durum, eşinde sperm DNA hasarı yüksek olan ileri yaş kadınlarda tüp bebek başarısında azalma ve gebelik kayıplarında artmanın nedenini de izah etmekte. Nitekim sperm kalitesi bozuk tüp bebek denemelerinde düşük sıklığı da artmıştır.
Spermin genetik malzemesinin hasarlı olup olmadığı standart semen analizlerinde anlaşılmaz. Bunun için farklı teknikleri kullanan özel testler geliştirilmiştir. Testin özelliğine göre normal değerin üzerinde hasarlı sperm çıkmışsa, buna yönelik tedbirler alınmalı. DNA hasarlarının en önemli nedeni artmış oksidatif strestir. Oksidatif stres sadece çevresel faktörlerden kaynaklanmaz, spermin kendi iç yapısındaki kusurlar da buna yol açabilir. O nedenle tedavide erkekte hem yaşam tarzının düzeltilmesi hem de antioksidanlar ile zararlı metabolitlerin ortamdan uzaklaştırılması gerekir. Bu şekilde bir yaklaşımla, ileri yaş ya da yumurta kalitesi azalmış kadınlarda tüp bebeğin başarısını artırmak mümkün olabilecektir.
Bu yazı https://www.hurriyet.com.tr/aile/ sayfasında yayınlandı.