Kadın yaşının ilerlemesiyle doğal yolla gebelik şansının de azalacağı bilinmekte. Özellikle 30 yaşından sonra dikkatli olmak gerekir. İleri yaş kadınlarda düşük riski ve genetik anomalili gebelik olasılığı daha fazla görülmekte. Burada yumurtalarda yaşlanmaya bağlı anöploidi dediğimiz kromozom sayılarında bozulmaların ortaya çıkması söz konusu. Ancak ne yazık ki yaşam şartları gereği ilk doğum yapma sıklığının son yıllarda 35-39 yaş kadınlar arasında altı kat daha fazla olduğunu görüyoruz. Yani günümüzde anne-baba olma yaşı artık ileri yaşlara ötelenmekte. Bu da sorunlu gebelik sıklığını artırmakta. Oysa aynı sorun erkekler için de geçerli.
45 yaş üzeri erkeklerin baba olmak için bekleme süresi, 25 yaşına göre 5 kat daha uzun zaman alır. Bunun anlamı, yaş ilerledikçe erkekte de eşlerini gebe bırakma kapasitesi düşüyor. Klasik olarak erkeğin üreme sağlığını sperm tahlili ile değerlendiriyoruz. Çalışmalar, erkekte yaş ilerledikçe sperm sayısının değişmeyeceğini önermekte. Oysa biraz dikkatli bakınca, aslında sayının düşük çıkmamasının nedeninin, yaşa bağlı olarak sperm sıvısının hacminin azalmasına bağlı görece bir netice olduğunu görürüz. Yani sperm yoğunluğu değişmiyor görünse de testisin sperm üretme kapasitesi azalmakta. Diğer yandan, hareketli sperm oranları da yaşa bağlı azalma eğilimindedir. Burada bozulan çevre şartlarına bağlı oksidatif stres ve DNA hasarlarındaki artış ciddi bir faktör. Fakat asıl sorun, aynen kadınlarda olduğu gibi ileri yaş erkeklerin spermlerinde de artan genetik kusurlar. Dolayısıyla yıllar geçtikçe hem erkekte hem de kadında genetik bozukluğa sahip embriyo gelişimi artmakta ve bu da neticede üreme başarısının düşmesine, düşük hızının da artmasına yol açmakta.
Yaşa bağlı değişikliklerin yanı sıra kilo fazlalığı, alkol tüketimi ve sigara alışkanlığının da sperm kalitesinde bozulmaya eşlik eden önemli faktörler olduğu bilinmeli.
Doğal yolla gebeliği başaramamış ve sperm kalitesi bozuk erkeklerde bir tedavi seçeneği, aşılama olarak bilinen intrauterin inseminasyon yani IUI’dır. Sperm değerleri normal de olsa aşılama şansının düşüren önemli bir etken baba adayının yaşıdır. Gençlerle kıyaslandığında 45 yaş üzeri erkeklerde aşılama sonrası gebelik oranları düşmekte, düşük riski de artmakta.
Tüp bebeğin başarısı ise aşılamadan çok daha üstündür. Bunun yanı sıra, kadın faktörünün tamamen normal olduğu çiftlerde erkek 45 yaşın üzerindeyse, gebelik kayıpları ve düşük ağırlıklı doğumlar ile erken doğumlar ve doğumsal defektler daha fazla görülmekte. Örneğin bir çalışmada, 40-45 yaş arası erkeklerin 2 ila 3 kat daha fazla otistik ya da psikolojik bozukluklu bebek dünyaya getirdikleri bildirilmiştir.
Netice olarak bilimsel veriler erkekte yaşın ilerlemesinin sperm ve üreme kapasitesini olumsuz etkilediği yönünde birleşmekte. Hiç kuşkusuz burada ileri yaş bir erkeğin eşinin de ileri yaşta olacağı ve dolayısıyla doğumsal problemlerin bundan da kaynaklanmış olabileceğini düşünebiliriz. Bundan korunmak için, şayet erkekte üreme kapasitesini gittikçe bozacak bir risk faktörü söz konusu ise spermlerin daha erken yaşlarda dondurularak saklanması faydalı olabilir. Hemen hatırlatalım, sperm saklanması için mutlaka bilimsel bir gereksinim olması lazım. Yaşlı erkelerde düşük riskini azaltmak ve genetik anomalili gebeliği önlemek için bir diğer önlem de tüp bebek sırasında anne adayına verilmeden önce embriyonun genetik incelemeye gitmesidir. Burada seçilecek sağlıklı embriyoların kullanılması, gebelik sorunlarını da azaltacaktır.
Resim: https://openclipart.org/
Bu yazı https://www.hurriyet.com.tr/aile/yazarlar/ sayfasında yayınlandı.