Ne kadar ileriye ötelense de çoğu evlilikte daha ilk günden itibaren bir çocuk beklentisi kendini gösterir. Aylar geçtikçe bu beklenti bir endişe halini alır ve nihayet bir gün sabırlar tükenerek tedavi arayışı başlar. Tedavi sürecinde de en büyük endişe, doğal yolla gebe kalınabilir mi yoksa tüp bebeğin mi gerekeceğidir. Hiç kuşkusuz son çare tüp bebek. Tüp bebeğin ortalama %50’lik başarısı küçümsenemez. Ancak tabii ki en ideali de doğal yolla kalınacak bir gebelikle evlat sahibi olmaktır. O halde doğal yolla gebe kalma şansı nedir?
Çocuk sahibi olmaya niyetlendikten sonra geçen bir yıl içerisinde, şayet düzenli bir cinsel yaşam sürülmüşse çiftlerin %85’i gebelik elde edebilecektir. Geri kalanların beşte biri de takip eden ikinci yılda bunu başarır. Burada gerek erkekte gerekse kadında çocuk olmasına mâni olacak belirgin bir kusurun bulunduğu olguları saymıyoruz. Bunlar daha erkenden tedavi sürecine girebilir. Bir diğer belirleyici faktör de kadının adet döngüsünün kaçıncı gününde ilişkiye girildiğidir. Bilindiği gibi gebelik, sadece yumurtlama dönemine denk gelen cinsel birlikteliklerde görülür. Bu da yaklaşık olarak, kaç günde bir adet görülüyorsa bundan 14 gün geri gidilerek hesaplanmakta ve düzenli adet gören kadınlarda sıklıkla adetin 13-14. gününe denk gelmekte. Sperm genital kanalda 3-5 gün, yumurta ise 24 saat canlı kalır. Dolayısıyla, bugünü içine alacak şekilde 5-6 günlük bir periyod, gebelik için en ideal cinsel birliktelik zamanıdır. O nedenle de çocuk olması için bu günleri sayarak ilişkiye girilmesi önerilir. Oysa gün sayılmazsa, çiftlerin ancak dörtte birinde cinsel ilişki yumurtlamanın olduğu günlere rastlamakta, geri kalanlarının ise bir şansı olmayacaktır.
Vurgulamamız gereken bir diğer husus ise her ilişkinin mutlaka gebelikle sonlanmayacağının bilinmesidir. Yine araştırmalar gösteriyor ki, tam yumurtlama gününe denk gelse bile tek bir ilişkinin gebelik yapma şansı yaklaşık %10 civarındadır. Bugünden uzaklaştıkça oran da düşer. Gebelik oranının düşük kalmasında yaş, sigara alışkanlığı, çevresel toksikanlar gibi çok sayıda faktörün katkısı vardır. Ancak hemen belirtelim, tüp bebeğin başarısı da bir tek seferde en fazla %50 civarında gerçekleşir. Onda da bilemediğimiz ya da üstesinden gelemediğimiz çok sayıda engel sayılabilir. İnsan biyolojisi ve günümüz teknolojisi ancak bu kadarına müsaade etmekte.
Peki, bir ya da 2 yıl geçti ve yine gebelik görülmediyse ne olacak? Bu çiftlerin artık bir doktor gözetimine girme zamanı gelmiş demektir. Önce temel tetkikler yapılır; erkekte sperm tahlili, kadında ise genital muayene, hormonlar, görüntüleme yöntemleri. Çıkacak sonuca göre daha ileri araştırmalara da geçilir. Ancak neticede çiftlerin yaklaşık üçte birinde gebe kalınmasını engelleyecek belirgin bir bozukluk bulunamaz ve izah edilemeyen infertilite olarak kalır. Son yıllarda erkekte oksidatif strese bağlı sperm kalitesinde bozulma sıklığı arttığı için, artık ön tetkikler arasında buna yönelik araştırmalar ve DNA hasar testlerinin de istenmesi önerilmekte. İzah edilemeyen infertilite derken bu incelemelerin de normal olduğunu kabul ediyoruz.
İşte bu noktada, yani bir tanı konamamış ancak hala gebeliğin görülmediği çiftler aşılama ya da tüp bebek yapılmak üzere üremeye yardımcı teknikler ile karşı karşıya kalır. Bu aşamaya gelip de tedavi bekleyen ya da tedaviden bir sonuç alamamış çiftlerin prognozu, 2018 yılında Hollanda ve Avustralya’dan bir grup araştırıcı tarafından takip edildi. Çalışmanın sonucu, nedeni izah edilememiş ya da erkekte sperm değerleri hafif bozuk olan böyle infertil çiftlerin yüzde 25’inde, bir yıl içerisinde doğal yolla da gebelik gelişebileceği gösterildi. Araştırıcılar gerek tüp bebeğe geçmeden önce gerekse başarısız tüp bebek denemesinden sonra çiftlerin dörtte birinin hala doğal yolla gebelik şansları olacağını vurgulamakta. Tabii burada kadının yaşı ve yumurta rezerv durumunun sonucu belirleyici önemli faktörler olduğu da unutulmamalı.
Netice olarak, beklemekle gebeliğin gerçekleşmemesi durumunda son çare olarak tüp bebek görülmemeli, hala doğal yolla çocuk olması umudu devam eder. Ama öncesinde buna mani bir durum bulunmadığının mutlaka araştırılması gerekir. Spermi yumurtadan farklı olarak daha detaylı araştırabiliyoruz. Son yıllarda bu konuda çok önemli ilerlemeler kaydedildi. Artık döllenme olmaması ya da gebelik kayıplarında spermden kaynaklanan birçok sorunu ortaya çıkarıp, tedavi edebilecek seviyeye geldik. Her geçen gün yeni gelişmelerle umudumuz daha da artmakta.
Bu yazı https://www.hurriyet.com.tr/aile/ sayfasında yayınlandı
Resim: https://openclipart.org/