Ne yapılırsa yapılsın, azoospermik erkelerin üçte birinde TESE sonucu tüp bebek yapılabilecek olgunlukta sperm hücresi bulunamamakta ve işlem iptal edilmekte. Hiç kuşkusuz, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin karşılaşabilecekleri en umut kırıcı sonuçlardan biri bu durumdur: TESE’de sperm çıkmaması! Peki, dünyada diğer merkezlerde böyle olgularda ne yapılmakta?
Başarısız geçen TESE ameliyatlarının ardından çoğu kez evlat edinilmesi, sperm bankasından alınan spermlerle tüp bebek denenmesi ya da kök hücrede yeni bir teknolojinin gelişmesinin beklenilmesi önerilmekte. Bunların hiç birisi, kısa vadede çiftin beklentisini karşılayacak çözümler olamaz. Her çift, önce kendi biyolojik malzemesi ile çocuk sahibi olmak ister. Bu en doğal arzudur. Eğer az da olsa bir umut varsa, öncelikle her olasılığın denenmesi gerekir. Her ne kadar başarısı kanıtlamamış olsa da, birçok merkez kendi uygulamalarını bildirmekte. Bunlardan biri de sonuç alınamamış TESE olgularından sonra testislerin hormonlarla uyarılmasıdır.
2007 yılında Çin Anhui Üniversitesi’nden Dr. Zhang, 9 yıldır çocuk sahibi olamamış 39 yaşındaki bir erkeği tedaviye aldı. Erkeğin azoospermisi vardı ve TESE ile olgun sperm hücresi bulunamamıştı. FSH ve LH hormonları normal sınırlarda, testosteronu ise normalin alt değerlerindeydi. Genetik incelemesi de normal gelen erkekte biyopsi yapılmış, alınan parçalarda olgun sperm çıkmamasına karşın, yuvarlak spermatid denilen, henüz olgunlaşmamış hücreler görülmüştü. Bunun üzerine Dr. Zhang hastaya hCG (human koriyonik gonadotrpin hormonu) tedavisi başladı. Tedavi sürecinde testosteron hormonu normal değerlerine yükseldi. Tüp bebek günü geldiğinde ise, eşinden yumurta toplandı ve bu sırada erkeğe de TESE yapıldı. TESE neticesi başı normal ancak kuyruğu tam gelişmemiş az sayıda sperm hücresi geliştiği gözlenerek bunlar toplandı ve yumurtalara mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemiyle enjekte edildi. 72 saat sonra 12 kaliteli embriyo gelişmişti. Bunlardan 2 tanesi kadına transfer edildi. Sonuç başarılıydı: Çiftin artık ikiz bebekleri vardı!.. Araştırıcılar bu sonuçlarını Archives of Andrology dergisinin 53. sayısında da yayınladılar.
2009 yılında ise, New York Cornell Tıp Fakültesi’nden Dr. PN Schlegel ve arkadaşları benzer bir tedaviden aldıkları sonuçları yayınladı (J Urology, vol. 182). Hastaların hepsinde azoospermi vardı, yani sperm tahlillerinde hiç hücre çıkmamıştı. FSH ve LH hormonları normalin çok üzerine yükselmişti. Genetik olarak da 47,XXY kromozoma sahip Klinefelter hastalarıydı. Tedaviye alınma kriterlerinin başında, testosteron hormonunun düşük olması şartı arandı. Böyle bir grup hastaya önce aromataz inhibitörü grubu ilaç başlandı. Bu ilaçlarda amaç testosteronu yükseltmektir. Testosteronun yükselmediği erkelerde tedaviye hCG hormonu ile devam edildi. En az 3 ay tedavi edilen olgulara daha sonra mikroTESE yapılır. TESE sonucu 5 olgunun 4’ünde olgun sperm hücresi bulunur; yani tedavinin başarısı %80 olmuştu!..
2011 yılının temmuz ayında ise, Japonya’nın Yamaguchi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bir grup araştırıcı bu tedaviden aldıkları kendi sonuçlarını bildirdi (Hum Reprod). Tedaviye alınan 28 erkeğe daha önce TESE yapılmış ve sperm bulunamamıştı. FSH ve LH hormonları normalin üzerinde, testosteron ise düşüktü. Testisleri ise normalden küçüktü. Hastalar 3 ay süreyle hCG tedavisi aldılar. Eğer FSH hormonu düşerse, tedaviye FSH hormonu da eklendi. Toplam 5 ay tedavi sürdü. Daha sonra mikroTESE yapıldı. Ameliyatla 28 olgunun altısında olgun sperm bulunmuştu (%21)!.. İlginç olanı, daha önce TESE ile sperm bulunamayan bir grup hastaya hiçbir tedavi verilmeden doğrudan ikinci kez TESE yapıldığında, hiç birisinde sperm çıkmamıştı. Yani hCG tedavisi anlamlı olarak başarılı sonuç veriyordu.
İyi de, yine de bir kısım erkekte tedaviye rağmen sperm çıkmıyor. Kimde çıkacağını nasıl anlayabileceğiz? Bunu anlamak için İsrail Tel Aviv Üniversitesi’nden Dr. Madgar ve arkadaşları, FSH ve LH hormonları yükselmiş azoospermik erkeklere TESE’den önce bir test yapar. Klinefelter sendromlu bu erkeklere önce tek doz hCG hormonu verdiler. 72 saat sonra da kanlarında testosteron hormonunu ölçtüler. Daha sonra bütün hastalar TESE’ye alındı. Neticede, olguların 9’unda, yani %45’inde TESE ile olgun sperm bulunmuştu. Ama asıl önemli olan, sperm çıkanların, test sonrası testosteronu anlamlı derecede yükselen erkekler olmasıydı. Araştırıcılar, azoospermik erkeklerde, eğer hCG hormonuna iyi cevap alınıyorsa bunların testislerinde sperm üretebilen az da olsa doku bulunacağını söylemekte. Belki de TESE için en iyi adaylar, hCG ile testosteronu yükselen erkeklerdir. “Hatta” diye devam ediyorlar, “bu olgularda bir süre hCG hormonu ile tedavi verilmesi TESE ile sperm bulma şansını da artırabilir” (Fertil Steril vol. 77).
Yakın tarihli bir diğer raporda da daha önce TESE yapılmış ancak sperm çıkmamış 6 olguda, 3-6 ay hCG tedavisini takiben ikisinde mikroTESE ile canlı, olgun sperm elde edildiği bildirilmiştir. Bunlarda FSH değerleri 32 mIU/L’ye kadar yükselmişti. FSH hormonunun düşmesi, tedaviye iyi yanıt olarak değerlendirilmekte. Çalışmayı yapan araştırıcılar, TESE ile sperm çıkmayan azoospermili erkeklerde hormonal tedavinin güvenilir, başarılı ve ümit veren bir yöntem olduğunu belirtmekte (Shiraishi 2014).
Azoospermisi olan ve TESE yapılmasına karar verilen erkeklerde ameliyat öncesi hormon tedavisi ile testislerde testosteron düzeyinin yükseltilmesinin TESE ile sperm bulma başarısını artıracağı, diğer araştırıcılar tarafından da önerilmekte (Reifsnyder 2012, Dabaja 2013).
Yukarıdaki çalışmalar sınırlı sayıda olguyu içerdiklerinden, tedavinin kanıtlanması için çok erken. Daha geniş serilerden sonuç alınana kadar, bu tedavi ancak araştırma kapsamında değerlendirilmeli. Ayrıca, hormon tedavilerinin olası yan etkileri de ayrıca değerlendirilmeli. Hormon tedavileri çok yakın takibi gerektirir. Mutlaka doktor kontrolünde yapılmalı ve her hasta ile tek tek konuşularak başlanılmalıdır. Her hastada aynı sonucun alınması beklenmez. Bazı durumlarda tedavinin kesilmesi gerekebilir. Ama ne olursa olsun, azoospermi olgularının kendi spermleriyle baba olabilmeleri için tedavi arayışları sürmekte. Uygun adaylarda, diğer alternatiflere geçmeden önce bunların uygulanması faydalı olabilir.